“Çocuk, hamile kadın, namaz kılan yaşlı demeden bir köyün yarısına yakınını, 44 kişiyi hunharca öldüren, dolayısıyla soykırım, ailesel kıyım, toptan yok etme gibi insanlığa karşı suç niteliğine giren “Mardin felaketi”ni, sadece töre diyerek geçiştirmek mümkün mü? Bu felaketi, PKK terör sorununa, Kürt sorununa çözüm bulamayan, bu nedenle de, bu bölgenin aşırı silahlanmasına ve Giorgio Agamben’in terimiyle, “sürekli hukukun askıya alındığı bir toplama ya da mülteci kampına dönüşmesine” göz yuman zihniyetten soyutlayarak düşünmek mümkün mü? Bu felaket, son 30 yıldır Türkiye’de yaşanan aşırı silahlanma sorunundan, TV dizilerinde sürekli işlenen kadını ikinci sınıf gören “silah namusudur milletimizin” söylemini pekiştiren ve hukuk yerine silahı destekleyen paracı-milliyetçi sömürüden soyutlanarak anlaşılabilir mi? Mardin felaketi”ni, kamusal tartışmanın bittiği, eğlence-marka kültürünün egemenleştiği, ekonomik nema ve reyting uğruna TV haberlerinin bile savaş ve ölüme indirgendiği ve “her şey para ve kullanılacak meta”dır anlayışının hüküm sürdüğü bugünün Türkiye’sinden soyutlayarak düşünebilir miyiz?”
10/05/2009 radikal iki’den alinti