Yusuf Ziya Demirci’nin Muğla’nın Ula köyünde yaptığı araştırmalar sonucu hazırladığı bir folklor çalışmasından: Demirci, Y.Z. Anadolu’da Eski Düğün ve Evlenme Adetleri, İstanbul: Burhaneddin Matbaası, 1938.
Gerek kadın ve gerek erkek için evlenmede aranacak şartlardan biri ve birincisi soy ve soptur. Hele kadın için cins ve soy işine daha çok ehemmiyet verilir. Soyunda, azıcık şüp’he ve bozukluk olan kızları alan bulunmaz. Bu soy bozukluğu yakın akrabalarda olursa kızları büsbütün kocasız kalır. Çünkü alınacak ve kendisi ile aile kurulacak kız her ne kadar kendisi eyi olsa da günün birinde veyahut herhangi müsait bir hal ve vaziyette soyu icabı kötülüğe, fenalığa meyledeceği kanaatı kuvvetle mevcuttur. Zaten gerek erkek gerek kız çocukları cemiyetin telakki ve an’anesine göre yetiştirmek ana ve babanın ülküsüdür. Bu endişe evlat mühabbetine tekabül eder.
‘Ölürse yer beğensin, ölmezse el beğensin’ denilir ki, bu fıkra bu yoldaki an’aneye olan derin sadakati gösterir. Soysuz, südü bozuk, suyu kaçık, mayası pis gibi an’aneleşen tabirler bu yoldaki kanaat ve hükümlerden doğmuştur.
Köyün bu genel telakki ve an’anesi aksine olarak sülalesi bozuk ve adı çekilen paralı ve zengin kızları alan bulunursa derhal türkü çıkar:
Atımı saldım engine
Damga vurmuşlar dengine
Şimdi itibar güzel ile zengine
Bu ve buna benzer hallerde çıkarılan türküler an’aneleri koruyan ve içtimai nizamı temin eden çok kuvvetli bir vasıtadır. Zira yakılan türkü tam manasile bir mizah ve teşhir olduğundan kendisine türkü yakılan kimseyi çok utandırır ve halkın yüzüne bakamıyacak hale koyar. Oğlana yakılan türkülerle beraber kız için de dedikodular başlar. ‘Kızın ayıbını para örttü’, ‘Çürük taş ile bina yapılmaz’ gibi söylenmeler alabildiğine devam eder. Ve bunların kuracağı ev ve ocak için (temeli bozuk), (kökü kötü) gibi dedikodular halkın dilinden düşmez.
(…)
Buranın halkı nazarında bekar kalmak hiç hoşgörülmez. ‘Bekarlık sultanlıktır’ sözü Türk köylü halkının telakkisine uymaz. Burada onun yerine ‘Bekarın ensesini bit, kazandığını it yer’ atasözü hüküm sürer.
Evlenme zamanı geçen delikanlılar için köylü ve halk: ‘evlenmeyi göze aldıramıyor’, ‘kazanıp ta eve, karıya bakamıyacak’ demeğe ve söylenmeye ve türlü türlü dedikodular
Çıkarmağa başlarlar. Bunlar delikanlı için bir onur meselesi olduğundan böylelikle gençlerin bekar kalmasına cemiyetin an’anesi müsaade etmemiş olur. Ev yapmak, eyi kız almak, çok ağır olan evlenme ve düğün masraflarını yapmak köy genci için büyük bir zaferdir. İşte bu zaferden sonra delikanlı, halkın aile telakkisine göre kurduğu ahenk ve manzumede mevkiini buluyor. Bekar, serseri, sergüzeştçi olanlar bu çerçevenin daima dışında kalır.
Buralarda evlenmek yerine evermek kelimesi kullanılır. Kanaatime göre evermek ev eri yapmak yani tam ev erkeği demek oluyor. Bu da bu telakki ve an’ane içinde pek kolay bir şey değildir. Burada delikanlıların hemen hepsi askerden geldikten sonra evlenirler. Askere gitmeden önce evlenenler azdır. (…) Evlenmelerde kız ile erkeklerin yaşları arasında pek çok fark olmamalıdır. Bazı yaşlı adamlara genç kızlar verilirse hemen türkü yakılır. Aşağıdaki türkü bundan 40 sene evvel genç ve güzel bir kızın ihtiyar birisine verilmesi üzerine çıkmıştır kızın ağzından:
Ana benim nedir suçum
Fırun gibi yanıyor içim
Koca adama verdiğin için
İhtiyar adamın merdivenden inişi
Oynaşırken fırladı gitti dişi
Ben genç iken ihtiyara verdiler
Verdiler de kanıma da girdiler
Dedem ile yatayım
Beşibirlik takayım
Sarı kavunun dilimi
Dedem bunu bilir mi?
Gene gelinlik çağına gelmiş bir kızı daha kendine gelmemiş bir çocuğa vermeleri de hiç uygun görülmez.(…):
Sabah olur çarığını giyemez
Akşam olur ekmeğini yiyemez
Yatar uyur bana bir söz diyemez
Ana beni neden verdin çocuğa
Çocuk bilmez yar almayı kucağa
Sabah olur çocuk gider oyuna
Oyna oynar taş doldurur koynuna
Günahlarım zangin babanın boynuna
Ana beni neden verdin çocuğa
Çocuk bilmez bağlamayı donuna
KIZ ALMA SÜRECİ:
Mahalle ve komşuda bir kadının ve kızın yoldan çıkması da oranın delikanlıları için bir şeref ve haysiyet meselesidir ve civar köy delikanlılarının yanında mahcubiyetlerini mucib olur.
Bu sebepledir ki delikanlılar kendi köylerinden uzak yerlerde yoldan çıkan kadınları getirerek onları metresi gibi yanlarında bulundururlar. Ve ancak bu gibilerle eğlenirler ve cünbüş yaparlar.
(…)
Fakirlik ve zenginlikten evvel alınacak kızda ciddiyet ve terbiye aranır. Zaten ufak bir muhit içinde gerek oğlan gerek kızın herhal ve vaziyeti her vakit bilindiğinden aldanma tehlikesi çok azdır. Düğün ve bayramlardan başka zamanlarda kızıllık, aklık sürme gibi şeyler kullanılmadığı gibi zinetli ve süslü elbiseler de giyilmediğinden kız tabii halile daima ortadadır. Köy ve iş hayatı kızların süslenmelerine ve sirinmelerine manidir de…
Bunun zıddına olarak süse ve eğlenceye heves eden kızlar olursa muhitte kıza karşı bir şüphe uyanır ki bu hal daima kızın alıcıları içinde endişe teşkil eder.
ALINACAK KIZDA ARANILAN VASIFLAR:
Ev işinde ve tertibinde: Evini övdürmeli
Mutbak ve yemek işinde: Pişirdiği yenmeli, yüdüğü geyilmeli (yıkadığı giyilmeli)
Ev iktisadında: Evinin arısı olmalı (biri iki etmeli)
Çalışkanlıkda: elinden her şey bilmeli
Kızlık bekareti: Çok mühimdir. ‘Bey beyliğini verir ama kız kızlığını vermez’ sözü ile kızın kızlığının beyin beyliğinden kralı tacından daha büyük ve kıymetli olduğunu ifade eder.
EVLENECEK ERKEKLERE LAZIM VASIFLAR:
Evlenecek delikanlı işkin evini yaptırır. Kira ile tutulan evde evlenmek onura dokunan bir haldir.(…) Bir de erkek karısını boşamamış olmalı. Bu gibilere rağbet az olur.
Bunlardan başka erkeğin babadan andan kalma mal ve mülkü satmamış olması, zevke düşkün ve müsrif olmaması lazımdır. Zaten ana babadan kalmış malların azını bile satanların halk gözünde mevkii çok küçülür. (…) Atalarından yadigar kalanları saklamayan ve kazanmadan hazırdan yiyen delikanlılara kimse kız vermez.
Bütün bunlar tamam olduktan sonra kızın gizli bir ayıb ve kusuru olup olmadığının incelenmesi kalır. İnceleme çok gizli bir surette ve hiç kimseye hissettirilmesden yapılır. Oğlan tarafından ve kıza en yakın olanlardan bir kadın bu işi görür. Kızın ev hali, odası, yatağı, temizlik ve tertibi de bu incelemeye dahildir. Bu araştırmalar yasanlanma yani kızın alınacağı şayi olmadan yapılır.
(…)
Kızın ağzının kokması ve daha başka kuruları varsa iyice anlamak ve bilmek için bu kadın bir fırsatını ve münasebetini bularak kızla da birlikte yatar.